Yenişehir ilçe merkezinin kuzeybatı kesiminde
ilçeye yaklaşık olarak 22 km mesafede yüksek tepelerin arasında kurulu bir vadi
köyüdür. Kuzeyinde Bayırköy güneyinde Fethiye ve Gölcük, batısında Paşayayla ve
doğusunda da Kıblepınar ve Yeniköy ile komşudur. 400 metrelik rakımda
konumlanmış olan Burcun köyü ilçe sınırlarının ucunda Orhangazi ve Kestel
ilçeleri ile toprak komşusudur. Yenişehir ilçe merkezinden Bursa asfaltı takip
edildiğinde 11. Km’den itibaren Gemlik yoluna sapılarak ulaşımı
gerçekleştirilebilir.
Köyün tam kuruluş tarihi bilinmemesine rağmen,
kuruluşu hakkında Osmanlı öncesi döneme gitmek mümkündür. Zaman içerisinde
terkedilmiş olan bir Bizans köyünün yerine kurulduğu söylenebilir. Köy
yakınlarında yakın zamana kadar izleri görülebilen kale burçları Bizans dönemi
ile tarihlendirilmektedir.
Köyün kuzey doğusunda Gemlik asfaltından köy
yoluna sapıldığında sağda kalan arazi içerisinde yer alan 50’ye 30 metre ebatlı
basık höyükte Ortaçağ duvarları bazı noktalarında görülebilirken, Roma ve
Bizans dönemine ait tarihlendirmeler ile mezar alanlarına rastlanmıştır.[1]
Bu anlamda tarihini çok eskilere taşıyabileceğimiz köy Gemlik’ten deniz yolu
ile İstanbul’a yani Sirkeci’ye bağlanan Antik Sirkeci Ticaret Yolu’nun üzerinde
yer almaktadır. Bu yol Gemlik sırtlarını takiben Katranlı üzerinden Burcun
Boğazına, buradan da Kabaçınar, Menteşe üzerinden Barcın’a uzanarak
Yenişehir’de İpek Yolu/Hac/Roma/Askeri Yol ile birleşmektedir. Söz konusu yola
ait kaldırım kalıntılar köyün bazı noktalarında gözlemlenebilmektedir.
Stratejik bir noktada bulunan Burcun köyü tarihin
hemen her döneminde gelip geçeni bol, ticari olarak oldukça önemli bir noktada
yer almıştır. Konumlandığı Katranlı Derbendi’nin sarp ve dar olması eşkıyanın
burada konuşlanmasına, soygun ve can güvenliğinin olmamasına sebep olmuştur.
Yenişehir’in Yalova ve İstanbul’a açılan kapısı konumundaki bu geçit ise Burcun
köyü ahalisinden seçilen derbentçiler vasıtası ile korunmaya çalışılmıştır.
XIV. yüzyılda derbentçi olarak görev yapan köy söz konusu durum gereksiz
görüldüğü gerekçesiyle bir dönem bu görevinden uzaklaştırılmıştır.
1560’lı yılların sonlarına ait bir belgede ise
bölgede eşkıyalık faaliyetlerinin artmış olması, buna istinaden geçidin
tekrardan fesat yuvasına dönüşmesine ve gerek yerel halkın gerekse bölgesel
yönetimin şikâyetlerinin artmasına neden olduğu görülmektedir. Bu şikâyetlerin
ardından ise padişah II. Selim’in buyruğu ile köyden 54 derbentçi
görevlendirilerek köy tekrardan eski statüsüne kavuşmuştur. Bu görevlendirmeden
dolayı da köy eskisi gibi bir kısım vergilerden muaf bırakılmıştır.[2]
1814 yılına kadar derbentçi olarak görev yapan köy, bu tarihte derbentçilik
görevinden ayrılmıştır. Bu tarihte köylüler yoğun şekilde buna itiraz
etmişlerse de bu statü bir daha köye verilmemiştir.
Köyde yaşayan insanların inandıkları ve
anlattıklarına göre köyün ismi, köy etrafında bugün neredeyse yok olmuş olan
kale burçlarından gelmektedir. Burcun kelimesinin sözlük anlamına bakıldığında
ise “Burçın” kelimesinden türemiş
olduğu ve moğol dilinde dişi ördek anlamını taşıdığı söylenebilir. Gerçekten de
köy ismi eski kayıtlarda “Burçın” ya
da “Burçunlu” olarak geçmektedir.[3]
Eski kayıtlarda bir dönem Bursa’ya bağlı olan
köy, Emir Sultan Vakfı’nın vakıf köyü olarak gözükmektedir. Köy meydanının alt
kısmında yer alan bir tek mezarda kime ait olduğu bilinmezken köylüler
tarafından Emir Sultan Hazretlerinin bir müridine ait olduğu benimsenerek saygı
görmektedir.
Köyde 1980’li yıllarda yıkan bir hamam mevcut
olup söz konusu hamamın da Osmanlı öncesine tarihlendirmesi yapılmaktadır.
Ayrıca köyde yaşayan yaşlıların anlatımı köyde 200-300 yıl öncesine
tarihlenebilecek bir ikinci hamamında mevcut olduğu anlatılmaktadır.
Köyün güneyinde yer alan ve köylülerce “Kocamezarlık” olarak adlandırılan eski
mezarlıkta bulunan mezar taşları bugün neredeyse tamamına yakını kaybolmuşsa da
bu mezarlığında 600-700 yıllık bir geçmişi bulunduğu bilinmektedir.
Köyün bugün, geçimi genel olarak tarıma dayansa
da köy çevresinde bulunan yüksek tepelerde ki orman alanlarından odunculuk ve
buna bağlı olarak da nakliyecilik yaparak geçim sağlamaktadır. 1884 yılı
Yenişehir Salnamesine göre Yenişehir halkının ihtiyacı olan kereste ve ağaç
ürünlerinin hemen tamamı Burcun üzerinden karşılanmakta kayıt altına
alınmıştır.[4]
Ayrıca köyde eski dönemlerde köyün güneyinde bulunan bataklıktan elde edilen
sazlar ile yapılan ve oldukça popüler olan sepetçilik ve hasır örmeciliği bugün
tamamen unutulmuştur. Köyde cumhuriyet döneminin başlarından 80’li yılların
sonlarına kadar işletilen kireç ocakları da hem köy ekonomisine katkı sağlamış
hem de bölgenin kireç ihtiyacının giderilmesinde önemli yer tutmuştur.
Köyün kuzey doğu kesiminde bulunan klinker taş
ocakları uzun bir dönem Bursa ve Eskişehir’de ki çimento fabrikalarının
hammadde ihtiyacını karşılamış, 2000’li yılların başında söz konusu klinker
madenlerinin olduğu bölge özel bir firma tarafından alınarak çimento fabrikası
kurulmak istenmişse de çevrecilerin tepkisi sonucu fabrika faaliyete
geçirilememiştir.
Köy meydanında yer alan cami eski tarihi caminin
yıkılmasının ardından 1960 yılında köy halkı tarafından yapımına başlanmış ve
1963 yılında bitirilerek ibadete açılmıştır. 768 m² alan üzerine kurulu cami
150 m² taban alanlı ve 250 cemaat kapasitelidir.
Köyde 1978 yılında yapımına başlanan ve
Atatürk’ün 100. doğum yılı olan 1981 yılında tamamlanan bir sulama göledi de
mevcut olup, bu göletten çevre köylerde faydalanmaktadır.
1844 yılı Temettuat defterine göre 33 hane
yaşayan köyde muhtar Hacıoğlu Mehmet Ağa gözükürken 24.322 kuruş geliri olan
köyde zengin hane sayısı 7 olarak kayıtlıdır.[5]
1985 ve 1908 yıllığına göre 67 hane bulunan köyde 1927 yılında 318, 1990
yılında 407, 1997 yılında ise 356 kişi yaşamakta idi. 2021 yılında bu rakam
köyün verdiği göçler ile birlikte 194 kişiye kadar gerilemiştir.
Gelenek ve göreneklerine son derece sadık olan
Burun köyü düğün, asker uğurlama, gelin hamamı, delikanlı geçidi, sağdıçlık
geleneği ve kına gecesi gibi geleneklerini geçmişten günümüze sürdürmektedir.
Özelliklerde ramazanlarda pişirilen ve “şipirt”
adı verilen yöresel yemeği tamamen köye has ve yöresel bir tattır. Düğünlerde
damat tıraşı ve damadı sağdıcı ile birlikte köy meydanında bulunan çeşmenin
oluğuna atma geleneği halen günümüzde de uygulanmaktadır.
Köyün yaşlılarının anlatımına göre eskiden hatim
indiren gençler hatim duasının ardından ellerine aldıkları çam ağacı dalı ile
tüm köyü gezerek köylüden hediyelerini toplarlarmış. O dönemlerde düğün
alayları da meşaleler ile bayraklı adı verilen incir başından başlarmış.
Konumu itibariyle kışların sert geçtiği köy
yazları ise her zaman esintili havasıyla yaşanılacak köylerimizin başında yer
almaktadır.
[1] IX.
Araştırma Sonuçları Toplantısı Bildirim
Kitabı, Bernard Geyer, Jacques Lefort, François Planet, Prospectıon Dans La Regıon De Bursa 1990, T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler
Gen. Md.lüğü Yayını, s.113 – Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bursa Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu, Şubat 2014 tarihli kararrı.
[2] Salih
Erol, Osman Gazi’nin Şehri Yenişehir, Yenişehir Belediye Başkanı Yayını, 2022,
s.95.
[3]
Raif Kaplanoğlu, Bursa Ansiklopedisi I (Yer Adları), Avrasya Etnografya Vakfı
Yaynları, Eylül-2001, s.50.
[4]
Salih Erol, Hüdavendigâr Vilayet Salnâmesinde Yenişehir Kazası 1870-1927,
Yenişehir İlçesi Merkez ve Köyleri Güzelleştirme Derneği Yayını, 2011, s.99.
[5]
Raif Kaplanoğlu, Yenişehir Mahalle ve Köylerinin Demografisi, Yenişehir
e-gazete, Nisan 2012, sayı:2200/31, s.7, 8.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder